TABAE İSİM VE YERLEŞME ALANI: Yaylaya adınıveren şehir sınırın güneyde yer almaktadır. Tabae kelimesinin tam olarak karşılığı olan DAVASveya TAVAS antik dönemden beri günümüze kadar muhafaza edilmiştir.Tabae’nin kimliğini saptama çalışmaları 18.y.y da Anville Bovgoignen’da başlamıştır. 1807’de Davas’a ilk gelen Carencez olmuştur.
Piskoposluk listelerinde yer alan isim Bizans çağının sonunda kanıtlanarak Türkçeye geçmiştir. 1333 yazında Ladik’ten Denizli’ye gelen arap gezgini Batuda Tavas’a çıkar ve oradan Muğla’ya geçer. Tavas Kale’si o zaman 1320 tarihinden beri Elyes Bey adında bağımsız bir emirin merkezi imiş.Daha sonra Şehir 1365’e doğru Menteşe Emirliğinin himayesine girmiş olabilir. Bundan sonra da antik Casyanın tamamı Osmanlı şehri oldu.
Hacı Kalfa Cihanümanasında bahsetmiş ve her hafta kadılık ve Kale’de oluşturulan Fuardan söz etmiştir.
Evliye Çelebi’de Denizli ve Muğla’ya gelerek Tavas Kale’sinden geçmiştir.
Carencez Davas’a geldiği zaman 19.y.y. ın hemen başında Davas ağası Aydın Karaosmanoğlu Beyliğine sembolik olarak bağlıydı. 1894 de Davas Denizli sancağına bağlandı. Halen Denizli’nin bir ilçesi olan Davas o zaman ilin bir bölümünü oluşturuyordu.
Bütün bölge Davas adını taşıyordu. İlçe merkezi (Yönetim Merkezi) uzun zaman Davas Kalesi denen ve antik Tabae kendinin kayalığı üzerine yerleşme yeri olarak kurulmuştu. 19.y.y.boyunca Davas’ın “Şahin Yuvası” Denizli yollarını bitim noktasına, ovanın kuzeyine kolayca erişilebilen bir şehirde, kuzey doğudan 20 km. uzaklıkta yerleşmiş olan yarengüme şehrinin yararını, önemini gün geçtikçe kaybetti. Bu askeri ve sivil birimlerin merkezinin, kaymakam konağının, kazanın ilçe merkezi olduğu yerleşim yeridir.
Davas Kale’de artık sadece bir nahiyenin (Bucağın) başında bir müdür vardır. Yenilerde, bu değişiklik ve biliminde de bizzat anlamını buldu. Davas’ı ilçe merkezine dönüşme sürecini bitirdi. Antik Tabae’den ayrılarak Davas kazasının ilçe merkezi olan Yarangüme’nin resmi adı oldu. Eski Davas Davas Kale ve Kale Davas bugün durmaksızın kullanılmaya devam eden, harfi harfine uygun olan ve kentin içinde bulunan antik Tabaeşehrinden ayrı olarak basitçe Kale diye adlandırılıyor. Bize söylendiğine göre Kale’de oturanlar bu değişikliğe karşı çıkmaya başlıyorlar ve Tavas ismine dönüştürülmesini istiyorlar.
SÖZCÜĞÜNÜN (KAYNAĞI) ANLAMI: Bizans’lıEtienne bize yerli Tabae adının bir etimolojisini verdi. Şu veya bu nedenle Anadolu yer adlarıyla benzerlik kurduk. Birçokları Tabae adıyla sınırlı bir ilişki olduğu soncunda birleşiyor. Bu sonuç çıkarılabilecek yaklaşımlar ortaya çıkıyor.Tabae’nın Lidya kent adları ile benzerlik kurduk. Tabae’nın Karya’ya ait olan Taba yani “Kaya” kesin olarak ilişkisi vardır. Meoni’de Denizli çevresinde Lydya’nın diğer adları sıralanır. Thytire (Akhisar( civarındaki köy Philadelphia (Alaşehir) yakınında (Kallatebos kenti, meandr’ın Magnesia yakınındaki Tabarnis ve Sardes yakınındaki Tabalamosso Lidya ülkesi adları olması şaşırtıcıdır. Oysa Tabae adının Karya’lı olmasını söylemek için bir sebep yoktur. Bizanslı Etienne bunu söylemiyor kesinlikle notlarında “Lydya kenti” der. Tabae’dan bahseder. Yani buraya özetleyen yazar; Tabae’nın kaynaklarını ele alarak onun Lydyalı karakterinden tam olarak bahsediyor. Diğer yandan bir öncesi sayfada görmüştük. Tabae’nın Kayra dilinden ve kayra halkından değil Frigya, Lydya ve Psidya halkından olduğunu ileri sürüyor. Lydya halkı ile kent ve bölge arasındaki ilgili ekleyerek Tabae ile aynı isimde olduğunu gösteren yeni bir bağ olduğunu görüyoruz.
Le sile; Tabae adı “Kaya” yı simgeliyor ise Petra bunun kentin görüntüsünden kaynaklandığını söylüyor. Ovanın girişinden güneyindeki dağların sonundaki geçidi kaplayan dağların sınırının “U“ biçimindeki bir oyuntusuna yerleşmiş düzlüğün zirvesinde bir yükseklikte kayalık üzerindeki Kale Stratejik bir manzaradadır. Kuzeyde Tabae ovasının ağaçsız tarlalarıBabadağ yamaçlarına kadar sonsuz bir düzlüğün meydana geldiği ovadır. Doğu ve güneyde dağların dağınıklığı özellikle Bozdağ ile Güneyde birbirine dayanmışzincirleme yükseklikteki dizisi üzerindeki görünüş muhteşemdir.
ANTİK KALINTILAR: Davas Kale’deki antik kalıntıları Ziyaretçilerin not ettiği gibi az sayıda bulunmaktadır. Birkaç mimarı parçaların dışında özellikle kamu binalarının ve evlerin duvarlarında yazıtlar bulunmuştur. Yerinde olan tek kalıntılar şüphesiz az sayıda yer altı mezarlarıdır. Genellikle içinde bir dehliz kimi zaman tonozlu, kimi zaman düz bir hol görülür. Biri kapısı dor üslubunda iki sütünlu cephesi süslenmiştir. Üç tarafında oturulacak yeri olan dikdörtgen oda ile az ötede hemen hemen kare şeklinde oturma yerleri (Şekilleri) olan diğer oda yer alır. Duvarlar renkli mermerle kaplanmış diğer tarafta 3 metre derinliğinde 56 cm. genişliğinde bir kapıdan sonra 2.65 m yüksekliğinde diğer bir oda bulunur. Sağda ve solda sanduka koymak için taş mahsen bulunur. Bunu 65 cm genişliğinde ince ve dar bir koridor takip ede. Bu iki katın yüksekliği 1,50 m.dir. Bir mezarın üzerinde zift bir yazıt bulunmaktadır. 3 ile 4 cm. derinliğinde 18 cm. yüksekliğinde büyük mektuplardır. A yazıtı girişte solda, B yazıtı ise sağdadır.
TABAE ANTİK KENTİ: İlçenin ilk adı olan "Tabas" incelendiğinde, Taba sözcüğünün kaya anlamına geldiği, kayalık bir tepe üzerinde kurulduğundan, bu adıaldığı anlaşılmaktadır. Ayrıca, Taba kelimesi, maiyetindekiler, bağlı olan insanlar" anlamına da geldiğinden, krala bağlı insanlar, kralın maiyetindekiler olarak nitelendirilebilir. Diğer taraftan; Tabae' nin bir başka adı Türklerle birlikte, Davas veya Tavas olarak günümüze kadar söylenip gelmiştir. İlçe ilk olarak antik Tabas kentinin harabeleri üzerine kurulmuştur. Bu şehir, iki surlu bir kaledir. Kaleden dolayı, Kale Davaz olarak bilinir. 1950 yılından sonra ise, sadece Kale denilmeye başlanmıştır.
Denizli-Muğla karayolunun 78.km' sinde bulunan Tabae, doğal bir kale görünümündedir.Tabae, Büyük İskender'den sonra Anadolu'da kurulan kent devletlerindendir ve Helenistik dönemden günümüze kadar kesintisiz bir yerleşime sahne olmuştur. Antik dönemde kendi adına altın sikke bastırılmıştır. Roma Hamamıve Osmanlı ait Cevherpaşa Camii, günümüze kadar gelen kalıntılardır.
Osmanlılar döneminde Kale, Menteşe Defterdarlığına bağlanmıştır. Kale önceleri "Has" toprağı iken daha sonraları, "Tımar" olarak değiştirilmiştir. Zamanla burası III. Selim'in annesi Mihrişah Sultan adına verilmiş ve topraklar vakıf haline getirilmiştir. XX. yy. başlarında vakıf, Mabeyn Kâtiplerinden Ali Cevdet Bey'e hibe edilmiştir. 1811'de idari teşkilatta yapılan düzenlemede Menteşe Sancağı, Aydın Eyaletine bağlandı. 1867- 1883 yılları arasında Tavas ve Denizli Aydın'a bağlı iki kaza iken, 10 Mart 1883'deki düzenlemede Denizli, İzmir'e bağlı bir mutasarrıflık haline getirildi. Bu durum, 1959'a kadar devam etmiş, bu tarihte, Tavas Kazası’ndan tamamen ayrılarak müstakil bir kaza haline getirilmiştir.
Antik Tabae kenti üzerine kurulan Kale-Tavas, Menteşe Beyliği’nin önemli kentlerinden biri olmuş ve Osmanlı döneminde de önemini korumuştur. Kenti 1330 ’lu yıllarda gören İbni Batuta, sadece kalesinden bahsetmiş; Evliya Çelebi ise 1670’li yıllarda kentin 50 ev ve bir cami içeren bir iç kale ile 300 ev, 5 mahalle, 5 cami, 1 han, 1 hamam, 3 mektep, 3 sebil, 2 tekke ve 6 zaviyesi olan bir dış kaleden oluştuğunu belirtmiştir. Cumhuriyet döneminde 1950’li yılından itibaren kent terk edilmeye başlanmış, bunun sonucunda bugün birkaç yapı dışında neredeyse tamamı toprak altında kalmıştır. Kentten günümüze sadece iki cami, bir hamam, bir çeşme, bir sebil günümüze ulaşabilmiştir. Başlayan kazı çalışmaları her yıl mütemadiyen devam edecek olup bu amaçla ayrılan yeterli miktarda ödenek bulunmamaktadır.